Avrupa kıtasının, Türk kültürü, gelenekleri, mimarisi, el sanatları ve mutfağını yansıtan Balkanlar bölgesi, Osmanlı mirasını en iyi koruyan şehirleriyle batı ve doğu kültürleri arasında kozmopolit bir atmosfere sahip.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir arada yaşayan pek çok etnik yapı, günümüzün Balkan Yarımadası’nda halen bu etkiyi yansıtan bölgeleriyle, Avrupalı turistlerin de hayli ilgisini çekiyor. Öte yandan bizler de ziyaret ettiğimizde, kendimizi bu topraklara ait hissediyoruz.
Kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz Avrupa Ülkelerini, Balkan Rüyası ve Orta Avrupa Turu kapsamında, tüm ekstra turlar ve profesyonel rehberlik hizmeti dahil ziyaret edebilirsiniz.İşte kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz Avrupa ülkeleri listesi.
1.Makedonya
Balkanların tam merkezinde yer alan Makedonya’nın başkenti Üsküp’ün dört bir yanı, Osmanlı mimarisi ve Türk kültürüne dair geleneklerle dolu.
Balkan Yarımadası’ndaki diğer şehirlere göre en uzun süre Osmanlı himayesinde kalan Üsküp, Taşköprü, Üsküp Kalesi, Türk Çarşısı, Lala Mustafa Paşa Camii ve Türbesi gibi pek çok yapıya ev sahipliği yapıyor. Ayrıca Saat Kulesi, Sultan Murad Camii, Osmanlı Hükümet Konağı, Osmanlı Posta Binası, Sulu Han, Çifte Hamam, Davut Paşa Hamamı, Kurşunlu Han, Kapan Han şehirde yer alıyor.
Özellikle de Türk Çarşısı bölgesinde kendinizi neredeyse Türkiye’nin şirin bir kasabasında gibi hissediyorsunuz.
Öte yandan, imparatorluğun en önemli kasabalarından biri olan Kratovo, Osmanlı para birimi olan akçenin madeni paralarını üreten bir darphaneye sahipti. Osmanlı sivil mimarisinin tipik bir örneğini sergileyen Ohri’nin yanı sıra, Manastır (Bitola) Osmanlı’nın gözdesiydi.
İmparatorluğun ekonomik, politik ve kültürel açıdan en büyük şehirlerinden biri olarak kabul edilen Manastır kenti, günümüzde ne yazık ki Osmanlı’ya ait oryantal yapısını kaybetse de kesinlikle kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz Avrupa şehirlerinden biri.
2.Bosna Hersek
Bosna Hersek başkenti Saraybosna Baş Çarşı, Alaca Camii ve Kalesi ile Travnik, Yayçe, Banja Luca gibi yüzlerce Osmanlı Türk eserini barındırıyor. 15. yüzyılda Osmanlıların bu bölgedeki hakimiyetiyle birlikte modern şehir olarak kurulan Saraybosna, halen Türklerin Avrupa’da kurduğu en büyük kent olma unvanını elinde bulunduruyor.
Bosna-Hersek’in güneyindeki küçük bir şehir olan Mostar, Ortaçağ Osmanlı merkezi ve eski köprüsü ya da Stari Most ile ünlü. Ülkenin en turistik adresi olan Mostar, halen Türk kültürünün izlerini dört bir yanda görebileceğiniz bir kent.
Yugoslav Savaşları’ndan sonra yeniden inşa edilmesi gereken ve Neretva Nehri boyunca uzanan taş köprü, bölgedeki en önemli Osmanlı anıtlarından biri. Počitelj Köyü ve Blagaj, çok iyi korunmuş Osmanlı mimarisine sahip iki kırsal bölge. Blagaj aynı zamanda bir kanyon kaynağında, son derece doğal bir ortamda Sufi köşküne de sahip.
Visegrád, Drina Irmağı ve Drina Köprüsü üzerinde yer alan 1571’de Sokollu Mehmed Paşa tarafından yaptırılan Drina Köprüsü ile ünlü. Nobel Ödüllü edebiyatçı Ivo Andrić tarafından “Drina Köprüsü” adlı romanında anlatılan Višegrad, o zamanlar Osmanlı egemenliğinde çoğunlukla Sırpların yaşadığı bir köydü. Köprü, UNESCO’nun koruması altında bulunuyor.
3.Sırbistan
Yaklaşık 500 yıl Osmanlı himayesinde kalan Sırbistan, Osmanlı yapılarıyla Türk izlerine rastlamanın keyfine varacağınız bir ülke.
Karlofça Antlaşmasının imzalandığı Sremski Karlovci Kasabası’ndan Petrovradin Kalesi’ne, Kalemegdan’dan (Belgrad Kalesi) Damat Ali Paşa Türbesi’ne dek Sırbistan’da kendinizi hiç de yabancı gibi hissetmeyeceksiniz.
18.yüzyılda Osmanlı tarafından yeniden inşa edilmiş, Balkanlar ve Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri olmakla birlikte antik çağlardan beri doğu ve batı arasında bir geçit görevi görüyor.
Eski şehir merkezinde trafiğe kapalı bir cadde olan şirin Kazandzijsko Sokağı, Osmanlı idaresinde yerel ustalar tarafından yapılmış binalarla çevrili. Ortaçağ’dan kalma çok daha kasvetli bir yapı olan Kafatası Kulesi ise, Osmanlı’nın ilk Sırp İsyanını (1804-1813) bastırmaya yönelik çabalarının bir parçası olarak kabul ediliyor.
Başkent Belgrad’daki Türk izleri ise, Kalemegdan başta olmak üzere, halen kentin en canlı merkezi konumundaki Knez Mihailova Caddesi’nin çeşmeleri, camileri ve dükkanlarına ve ismi halen Türkçe olan Terazi Meydanı(Terazije).
4.Macaristan
Kanuni Sultan Süleyman tarafından ilk olarak 1526’da fethedilen Budin ve Peşte, bir buçuk asırlık bir Türk hakimiyetinden sonra 1686’da elden çıktı.
Osmanlı’dan yadigâr pek çok cami, mescit, hamam, kaplıca, bedesten ve medrese bulunan Budapeşte’de ne yazık ki, bunlardan yalnızca üç kaplıcanın kalıntıları günümüze ulaşmış.
Habsburg Hanedanlığının tahrip ettiği Osmanlı eserlerinden ziyaret edilebilecekler arasında, Buda’da Rudaş Kaplıcası (Yeşil Direkli-Sokullu Mustafa Paşa Kaplıcası), Gül Baba Türbesi, Debbağhane Raç Kaplıcası, Veli Bey (İmparator) Kaplıcası kalıntıları, Buda Kalesi, Valide Sultan Hamamı gibi pek çok yapı ve kalıntı bulunuyor.
Osmanlılar Esztergom’daki ünlü Esztergom Kalesi‘ni 1543 ile 1595 yılları arasında, daha sonra 1605 ve 1683 yılları arasında iki dönem boyunca kontrol ettiler. Hala popüler olan askeri yürüyüşü Estergon Kalesi, kalenin son Osmanlı savunmasının hikayesini anlatıyor. Şatonun hemen altında ve nehrin kıyısındaki sağda bulunan Viziváros (Watertown) ilçesi ise kentin ana Türk yerleşim yeriydi, dağınık Osmanlı binaları ve yeniden inşa edilmiş bir cami kalıntıları vardı. Günümüzde müze olarak hizmet veren müzeyi ziyaret edebilirsiniz.
Tarihi Macar kasabası Pécs’te ise çok iyi korunmuş Kazim Paşa Camii’nin günümüzde Roma Katolik kilisesine dönüştürülmüş hali bulunuyor.
Pécs’ın batısında yer alan Szigetvár(Zigetvar), Kanuni Sultan Süleyman‘ın 1566 yılında burada bulunan kalenin kuşatılması sırasında doğal sebeplerden öldüğü yer. Halen Kanuni’nin kalbi ve iç organlarının gömüldüğü yer olduğuna inanılıyor, zira vücudunun geri kalanı İstanbul’a götürüldü. Kasabadaki Macar-Türk Dostluk Parkı, Sultan Süleyman ve kuşatma sırasında kaleden sorumlu general Zrínyi Miklós’un heykellerini barındırıyor. Burada Zigetvar Savaşı’nın izlerini sürebilirsiniz.
Osmanlı idaresinin Avrupa’daki en uç noktası olan Macar kasabası Eger, Osmanlı tarafından inşa edilen en kuzeydeki küçük camiyi barındırıyor.
5.Kosova
1.Kosova Savaşı ile Osmanlı idaresine geçen Priştine, Balkan Savaşları’nın ve 1.Dünya Savaşı’nın ardından Yugoslavya’nın bir parçası hâline geldi. 1998-1999 yılları arasında yaşanan Kosova Savaşı döneminde hayli sıkıntı yaşayan Kosova’da Prizren, Priştine, Yakova (Cakova), Gilan, Mitroviçe, Vushtri (Vuçetırn), Kaçanik ve İpek (Peç) gibi şehirlerdeki Türk şehir dokusunun, günümüze kadar gelebildiğini kısmen de olsa görmek mümkün.
Kosova’daki Osmanlı yapıları, Anadolu’da Bursa, Edirne, Amasya, İznik ve Manisa gibi şehirlerdeki anıtsal yapılarla boy ölçüşebilecek düzeyde.
Priştine, pek çok cami, hamam ve kentin yeniden inşası ile sağlam bir şekilde bırakılmış saat kulesi ile tamamlanmış bir Osmanlı eski kent merkezine sahip. 1389’da yaşanan Kosova Meydan Muharebesinin gerçekleştiği Kosova Ovası ve I. Murat’ın bir Sırp askeri tarafından öldürüldüğü türbe de başkentin kendinize ait hissedeceğiniz adresleri.
Kosova’nın kültür başkenti olarak anılan Prizren ise halen Osmanlı sokaklarını koruyor. Öte yandan pek çok Osmanlı mirasına sahip Peja, Kosova’ın bir başka tarihi kenti.
6.Yunanistan
1430 yılında Sultan II. Murad tarafından fethedilen ve 1912 yılına kadar kesintisiz olarak yaklaşık 500 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Selanik, Atatürk’ün doğup büyüdüğü şehir olması bakımından bizim için çok değerli.
Bu dönemde önemli bir kültür ve ekonomi merkezi hâline gelen, kız lisesi, Selanik Askeri İdadisi, liman tesisleri ve İstanbul’da bile yokken elektrikli tramvayın faaliyete geçti. Selanik, Osmanlı Devleti’nin İstanbul’dan sonraki ikinci büyük kenti oldu. Zaman içinde pek çok tarihî yapı doğal afetlerle ve insan faktörüyle yıkılmışsa da, halen şehirde günümüze kadar ulaşabilmiş Türk eserleri bulunuyor.
Mustafa Kemal’in doğduğu ev olan Atatürk’ün Evi, Osmanlı tarafından savunma amacıyla, 1450 – 1470 yılları arasında eski bir Bizans kulesi üzerine inşa edilen ve kentin ikonu Beyaz Kule, kentin bizim için en önemli yapıları. Selanik, pek çok bakımdan İzmir’e olan benzerliğiyle de kendinizi asla yabancı hissetmeyeceğiniz Avrupa şehirlerinden biri.
Birçok Osmanlı yapısı ile süslenmiş tarihi bir Yunan kasabası olan Kavala’da, daha sonra Mısır hükümdarı olan ve Osmanlı otoritesine karşı savaşan Osmanlı komutanı Mehmet Ali Paşa’nın ikametgahı yer alıyor.
Osmanlı döneminde Yanya (Ioannina)olarak bilinen bu oldukça eski bir Yunan şehri, Arnavut olan Ali Paşa’nın evi ile biliniyor. Yanya Kalesi’nin içinde ve çevresinde, 18. yüzyılda Osmanlı valisi olarak görev yapan Ali Paşa’nın evi gibi pek çok bina ve 1430’da yapılmış olan Fethiye Camii olduğu gibi duruyor. Ancak Paşa’nın sarayı ne yazık ki harabe halinde.
7.Bulgaristan
Balkan topraklarından Bulgaristan, Osmanlı topraklarına en erken katılan yerlerden. Bu süreçte Sofya, Balkanlar’ın en önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri haline geldi. Vakıfları, camileri, hanları, hamamları ve Türk-İslam şehirlerinin ayrılmaz bir parçası. Kendine özgü çarşılarıyla bölgenin merkezi konumundaki önemli şehirlerinden birisi oldu.
Sofya, Osmanlı idaresine girdikten sonra imar edilse de zamanla sayısız eser tahribata uğradı. Kentte pek çok Osmanlı yapısını halen görmek mümkün.
Yüzyıllar boyunca Osmanlı yönetiminde kalan Bulgaristan’da,bağımsızlığının ardından Bulgar şehirlerinin çoğunda büyük ölçekli rekonstrüksiyonlar yapıldı. Dzhumaya/Hüdavendigar Camii de dahil olmak üzere, geleneksel Osmanlı mimarisiyle dolu. Eski kentini dikkat çekici bir şekilde koruyan Filibe (Plovdiv) ise bir istisna olarak kaldı.
Kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz Avrupa ülkelerini ve pek çok şehri, Balkan Rüyası ve Orta Avrupa Turu ile gönlünüzce gezebilirsiniz. Balkan Rüyası ve Orta Avrupa Turu’nda ziyaret edebileceğiniz adresler için www.avruparuyasi.com.tr ziyaret edebilirsiniz.
Yorum yok